Devrimci Marksizm’in 47-48. sayısı, kapitalizmin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike olduğunun bir kez daha görünür hale geldiği bir dönemde çıkıyor. Burjuvazi, ekonomik kriz ve salgın koşulları yokmuş gibi, kendi çıkarlarından en ufak bir taviz vermeden emekçi kitleleri ölüm pahasına servislere tıkıştırıp fabrikalara yollamayı sürdürüyor. Üretim, pandemi şartlarında askıya alınabilecek, toplumun yakıcı ihtiyaçlarına cevap vermeyen sektörlerde durmak bilmeden devam ediyor. Öte yandan, kapitalist devletlerin pandemiye karşıya aldığı önlemler geçici ve göstermelik çözümler olmanın ötesine geçmiyor. Emperyalist devletlerin “aşı milliyetçiliği” ve aşı üreten şirketlerin patent ısrarı ise dünya nüfusunun neredeyse yarısının aşıya erişimini engelliyor. 4 milyar insandan birkaç yüz milyon dozluk aşı "yardımı" ile şimdilik idare etmesi bekleniyor. Filistin’de Siyonist İsrail tarafından yürütülen etnik temizlik, tüm dünyanın gözleri önünde, hiç hız kesmeden devam ediyor. Son olarak geçtiğimiz Mayıs ayında Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinli aileleri evlerinden atmaya çalışan Siyonistler, önce buna karşı çıkan Filistinli göstericilere Kudüs’te vahşice saldırdılar, ardından da Gazze’yi bombalayarak 200’den fazla Filistinliyi katlettiler. İnsan haklarını ağızlarından düşürmeyen, İsrail’i yarım ağızla sözüm ona kınayan emperyalistler, "kendini savunma hakkı"ndan dem vurarak Siyonist katliamların suç ortağı olduklarını bir kez daha gösterdiler. Filistin halkının Erdoğan gibi sahte dostları ise yine sadece demagoji yapmakla yetinip, Siyonizm ile ticarî, askerî ve istihbarî işbirliklerinden bir adım dahi geri atmadılar. Filistinlilerin boykot, yatırımların geri çağrılması ve yaptırım talepleri, bu "dostlar" tarafından bir kez daha karşılıksız bırakılırken, Filistin halkının acıları, Türkiye ve Ortadoğu’daki gerici rejimlerce yine iç politika malzemesi olarak kullanılıyor. İnsan ve doğa arasındaki ilişkiyi kendi çıkarlarına tabi kılan burjuvazi, dünyayı geri döndürülmesi giderek zorlaşan bir doğa krizi ile de karşı karşıya bırakıyor. Buzulların erimesinden, yağmur ormanlarının yok olmasına pek çok gelişme insanlığın artık bir zamanlar denildiği gibi gelecek nesillerini değil, yaşayan nesillerini de etkilemeye başladı. Türkiye bu anlamda özel bir anın içerisinde. Türkiye’nin en büyük metropolünün etrafına plansızca serpiştirilen sanayi tesislerinin ve burada çalışan emekçilerin insanlık onuruna yaraşır bir şekilde barınmasını sağlamaktan uzak mahallelerinin kanalizasyon çukuru halini alan Marmara Denizi müsilajla kaplanmış durumda. Oysa, kanaatini açıklarken burjuvazinin değil, emekçi halkın çıkarlarını göz önüne alan bilim insanları Marmara Denizi’nin bir rögara dönüştürüldüğünü söylerken dikkate alınmamış, hatta istenmeyen kişi ilan edilmişlerdi. İstibdat rejiminin ünlü müteahhidi Cengiz Holding’in Rize’nin İkizdere ilçesindeki doğal yaşama yönelik saldırısında da aynı durum geçerli. Söz konusu projenin hem İkizdere’ye hem de tüm bölgeye çok ciddi zararlar vereceğini söyleyen bilim insanları ve ağaçlarına, derelerine sahip çıkan bölge halkı, burjuvazinin emir eri siyasetçiler ve gazetelerce terörist ilan ediliyor. Öte yandan, Sedat Peker adlı mafya liderinin açıklamaları, istibdad rejiminin sadece doğayı değil, siyaseti de bir kanalizasyon çukuru haline getirdiğini ortaya çıkardı. Bu açıklamalar bir yandan mezkûr rejimi içerisindeki farklı kanatlar arasında sert çatışmalar olduğunu, diğer yandan da memleketin işçi ve emekçilerine vatanın bekası için zorluklara katlanmayı, dış güçlerin saldırılarına karşı sabretmeyi öğüt verenlerin rüşvet, tehdit ve şantajla nasıl zenginleştiklerini tüm çıplaklığıyla gösterdi. Muhalifleri hapse atarken ne idüğü belirsiz gizli tanık ifadelerine dayanmayı alışkanlık haline getiren, her eleştiriyi “cumhurbaşkanına hakaret” suçu kapsamına sokmayı başaran istibdad yargısı, zamanında rejimi destekleyen mitingler yapmış, Suriye’deki tekfirci örgütlere silah temin edenlere aracı olmuş bu kişinin iddialarına karşı henüz bir soruşturma başlatmadı. Saraydan emir gelinceye kadar da yargının, bu eski işbirlikçinin itiraflarını delil kabul edip inisiyatif almasının mümkün olmadığı aşikâr. Her koşulda, ister soruşturma başlatılsın ister başlatılmasın, bu iddiaların üzerine gidilmesi için işçi sınıfının öncülüğünde toplumsal bir talebin yükseltilmesi gerekiyor.
Dönem içi en ucuz fiyat: 26 Ağustos 2023 tarihinde 20
Dönem içi en pahalı fiyat: 10 Eylül 2023 tarihinde 20
Fiyat Arşivi internetteki fiyatları toplayıp önünüze getirir. Çeşitli satıcılardaki fiyat geçmişlerini görüp en ucuz fiyatları bulmanızı sağlar. Sitede herhangi bir ürün satışı yapılmamaktadır. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz içiniletisim@fiyatarsivi.com