1. hepsiburada
  2. Kitaplar Filmler Müzikler
  3. Filmler
  4. Müzik Sahne Filmleri

Fazıl Say - İstanbul Senfonisi (CD+DVD)

Fazıl Say - İstanbul Senfonisi (CD+DVD)
Mağaza: hepsiburada
Son Fiyatı: 139.00 TL

Benzer Ürünler

Satıcıdan aynı kategoride diğer ürünler

Tümü

Ürün bilgileri

Fazıl Say - İstanbul Senfonisi (CD+DVD) Fazıl Say'ın 2009 yılında bestelediği ve merakla beklenen İstanbul Senfonisi CD+DVD formatında piyasaya çıktı. İstanbul Senfonisine ek olarak Hezarfen Konçertosu (2011) aynı albümde yer almakta. Eserlerle ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda bulabilirsiniz: İstanbul Senfonisi Nostalji “İstanbul Senfonisi”, gecenin buğusunda Marmara Denizi dalgalarının kıyıda sakince hışırdaması ile başlar. Nitekim bu deniz seslerini eserin en sonunda tekrar duyarız. Şöyle ki, 7 bölümlü “İstanbul Senfonisi”, denizden çıkıp İstanbul’u anlatır ve biterken tekrar denize döner. “Nostalji” bölümünde, geçmişin izinde denizin hışırtıları eşliğinde hayallere dalarız. 1940’lardayızdır belki… Orhan Veli İstanbul’u dinliyordur… Ya da 1920’ler… Dalmış gitmişizdir. Hayallerdeyizdir… Gecenin bir vakti loş deniz hışırdar ve eserin hicaz makamındaki ağır ana teması başlar. Ney ve kanun da orkestranın şarkısına uzaklardan dokunur. Müzik ve görüntüler kararmaya başlar. Bizlerse hayal içinde hayallere dalarız. Karanlığın içine gömüldüğümüzde, zamanda yolculuk gibi, 1453 yılına gideriz: “Fetih” günüdür! Davullar, trompetler, gümbürtüler, patlamalar; etraf savaş alanıdır. Mehter takımı duyulmaya başlar: “Ceddin deden!” Kudümler vurur. İstanbul’un yaşadığı en hareketli gündür. Osmanlı ile Bizans savaşmaktadır. Sonra tekrar uyanılır ve gecenin karanlığına, hicaz şarkıya dönülür. Deniz hışırdar. Biz hayaller içinde hayallerdeyizdir… Tarikat Bu bölümde tarikatların karanlık yüzü ve fanatizm anlatılır. Dinin siyasi emellere alet edilmesine duyulan öfke ve din sömürücüsü tarikatların büyük otoritesi, bu hızlı bölümü şekillendiren karanlık ve gergin notaları oluşturmuştur. Bu notalar aslında onların öfkesi, “din ve para” konusudur. Ve bir ritimden yola çıkar öfkenin müzikteki kurgusu… “La ilahe illallah” diye zikir edenler akla gelir. Ritim müziğidir. Ritim melodisidir. Besteciye göre, yüzyıllardan beri gelen ileri Mevlevi ve Bektaşi müzik kültürlerinin çok gerisinde, “arkaik” denebilecek bir müziktir günümüz zikirlerindeki ritim melodileri… “La ilahe illallah” cümlesinin salt ritmi bu bölümün ana fikridir. Sultanahmet Camii Dinin siyasi emellere alet edilmesini “Tarikat” bölümündeki karanlık notalarla duyduktan sonra, bu bölümde “apaydınlık” bir İslam şaheseri anlatılır: Sultanahmet Camii. Besteci için camilerin en güzeli, en huzurlusu, en muhteşemidir. Orada olmak büyüleyicidir, metafiziksel boyutta salt benlik uzlaşısıdır, meditasyon gibidir. Ney ve kudüm segâh makamından anlatmaya başlar. Ardından orkestra genişleyerek büyür. Camiinin evrene yükselmek isteyen, uhrevi, hüzünlü teması hissedilir. Hoş Giyimli Genç Kızlar Adalar Vapurunda Kanun, Adalar vapuru güvertesindeki yakışıklı delikanlıdır. Flüt, obua, klarnet ve fagot, yakışıklı delikanlının ilgisini çekmeye çalışan hoş giyimli genç kızlardır. Tuba, vapur düdüğüdür. Mutlu ve güneşli bir yaz sabahıdır. Kızlar, delikanlı uğruna kavgaya tutuşur. Haydarpaşa Garı’ndan Anadolu’ya Gidenler Üzerine Bu bölüm, bir nevi, Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserine arka plan müziği gibidir. Gece treni yola koyulur. Tren yolculuğu yapanlar hayaller kurar. Yolculuk hayallerdir. Lokanta vagonunda yeni evli bir çift hayallere dalmıştır. Ötede dalıp gitmiş âşık bir adam vardır. Aşk’tır sezi… Sağımızda deniz vardır. Vurma sazlardan rayların seslerini duyarız. Trompetler tren düdüğü seslerini verir. Bir başka masada dertli bir adam vardır. Trombon onun temasını karanlıktan verir. Sonra tekrar diğer masalara döneriz. Ray sesleri ve ray ritimleri eşliğinde dertli adam, âşık adam, yeni evli çift, herkes bir aradadır. Âlem Gecesi Gecenin ışıklarında bir İstanbul sokağı… Uzun kanun taksimi yoğun senfoniyi rahatlatır. Kanun bitince danslar başlar. Bir yerde “Dök Zülfünü Meydane Gel”şarkısının bir benzerini işitir gibi oluruz. Ardından tüm süratiyle bir köçekçe başlar.Köçekçe büyük bir gürültüyle kesilir. Sulukule’nin ışıklı sokaklarında körkütük sarhoşuzdur. Kanun, “Dök Zülfünü Meydane Gel”i çalamayacak kadar sarhoştur. Gecenin ışıklarında bir İstanbul sokağı… Final Ve günümüz… Bugün! Dertli insanlar… 15 milyon nüfuslu “mega-metropol” İstanbul. Romantizmin, yaşamın kalmadığı, stres, sıkıntı, bunalım ve hayalsizliğin hâkim olduğu rengi algılarız. Üç kere sağır edici mertebede patlar orkestra. Sıkıntılı melodiler kasvettir. Müzik kaçmaya çalışır. Patolojik enstantaneler gibi, bir foto flaş hızında gözümüzün önünden eserin tüm bölümlerinden temalar geçer: “1453” kudümleri, “La ilahe illallah” ritimleri, camiinin hüzünlü teması, hoş giyimli bir genç kız, trendeki dertli adam… Ve başladığımız noktaya, gecenin karanlığına, hayallerimize döneriz birden. Hicazdır, şarkıdır. Nostaljidir… Yine dalgalar hışırdamaya başlar. Denizden gelen “İstanbul Senfonisi” biterken denize dönerek kaybolur.

Fiyat Geçmişi