Bu çalışma içtihatlı mevzuat incelemesidir. (TBK. 183 – 206. maddelerinde) düzenlenen, borç ilişkilerinde taraf değişiklikleri ile ilgili davalar, genel bilgiler, açıklama ve örneklerle çalışmaya alınmış olup, güncel ve yeni tarihli Yargıtay kararları ile araştırılmıştır. Çalışmadan Özetler; 6098 sayılı TBK’nun 185. maddesine (818 sayılı BK’nun 164.m) göre kanuni temlik, temlik edenin bir irade beyanına gerek olmadan muayyen bir vakıanın gerçekleşmesi ve bir kanun hükmü ile alacağın bir kimsenin mamelekinden çıkarak diğer bir kimsenin mamelekine geçmesidir. Temlik edenin bir irade beyanına lüzum olmadan; mahkeme kararı ile bir alacağın, bir kimsenin mamelekinden başka bir şahsın mamelekine geçmesine ise 'kazai temlik' denir. Alacağın temliki, kazandırıcı bir tasarruf işlemi olması nedeniyle; Temlik edenin malvarlığının aktifinde, mevcut haklarda başkası lehine bir azalmayı, bir değişmeyi veya kayıtlamayı gerektiren hukuki bir işlemdir. Bir kimsenin ileride kazanacağı alacakların temliki de mümkündür. Burada ileride gerçekleşecek olmakla birlikte, temlik anında hukuki bir temeli olan alacak mevcuttur. Bu şekildeki temlikte alacaklı sahip olduğu alacağı veya beklenen bir hakkı ya da bir hukuki durumu temlik etmiş olduğundan artık başka bir işlem yapmakla yükümlü değildir. Diğer anlatımla alacağın talep edilebilir hale gelmesi, geciktirici şartın gerçekleşmesi veya çekişmenin çözümlenmesi, alacağın temliki sonuçlarını meydana getirecektir. 'Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir ' (6098 sayılı TBK. m. 185). hükmü gereğince; hiçbir şekil şartına gerek olmadan gerçekleşir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, borcun kaynaklarını üç grupta düzenlemiştir. Bunlardan ilki, sözleşmeden doğan borç ilişkileri (TBK Madde 1-48), ikincisi, haksız fiillerden doğan borç ilişkileri (TBK Madde 49-76), son olarak da, sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileridir (TBK Madde 77-82).6098 Sayılı TBK.nun 207.maddesine göre satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilliyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği bir sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu'nun 9/2. maddesi ''Faktoring şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal ve hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez'' hükmünü içermektedir. Yasa metninden de anlaşılacağı üzere, faktoring şirketinin, faktoring işlemi ile devraldığı alacak, alacağın temliki hükümlerine tabidir. Nitekim, faktoring işlemlerinde alacağın temliki hükümlerinin uygulandığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 03.11.2010 tarih, 2010/19-488 E, 2010/557 K. sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir. Öte yandan aynı kararda faktoring işleminin müşteri (firma), faktoring şirketi (faktor) ve borçlu olmak üzere üç tarafının bulunduğu da açıklanmıştır. Faktoring işleminin bu tarafları arasındaki ilişkiler yönünden 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve 6098 sayılı TBK'nın 188/1.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre borçlu, faktoring işlemini öğrendiği sırada önceki alacaklısına karşı sahip olduğu def'ileri, alacağı faktoring sözleşmesine dayanarak devralmış olan faktoring şirketine karşı da ileri sürebilecektir. 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve TBK'nın 188/1. maddesi karşısında faktoring işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden şahsi def'ilerin ileri sürülebilmesinde faktoring şirketinin iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak 6098 sayılı TBK öncesindeki dönemde de Yargıtay İçtihatları ile gelişen uygulamada bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri TMK' nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması (Clausula Rebus Sic Stantibus) ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. Bu eserin hazırlanmasında büyük özveride bulunarak yardımlarını esirgemeyen, Sn. Alihan YENİPINAR’a, en içten duygularımla minnet ve şükranlarımı sunarım. Eserin basımını üstlenen; Platon Yayınevi çalışanlarına ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim. (Tanıtım Bülteninden) )
Fiyat Arşivi internetteki fiyatları toplayıp önünüze getirir. Çeşitli satıcılardaki fiyat geçmişlerini görüp en ucuz fiyatları bulmanızı sağlar. Sitede herhangi bir ürün satışı yapılmamaktadır. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz içiniletisim@fiyatarsivi.com