Birinci Kıyamet - Buğra Gülsoy ÖZGEÇMİŞ Buğra Gülsoy 1982 yılında Ankara’da doğdu. 2000 yılında eğitimine başladığı Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 2004 yılında mezun oldu. Mimarlık fakültesini bitirdikten sonra Kıbrıs’ta kalıp Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda çalışmaya başladı. Mağusa şehrinin özel bir tiyatrosu olan “Açık Tiyatro” bünyesinde Eugene Ionesco’nun Kral Ölüyor adlı oyunuyla oyunculuk hayatına adım atan Gülsoy, sadece oyunculuk değil tiyatronun tüm dalları içinde aktif görev aldı. Tiyatro ve mimarlığın yanı sıra fotoğrafçılık ve grafik tasarımcılığıyla da ilgilenen Gülsoy, yazdığı “varoluşçu” kısa öykülerini görsel yolla ifade edebilmek için, kaleme aldığı yazılarını senaryolaştırdı. İnsan: Bir Varlık, İnsan: Bir Kimlik ve İnsan: Bir Sonuç başlıkları altında kurguladığı üç bölümlük deneysel kısa filmi İnsan: Üçleme’nin (Human: Trilogy) ardından İnsan: Bir Sistem alt başlığı adı altında ikinci deneysel kısa filmi Altüst’ü (Upsidedown) oluşturdu. Filmleri ulusal ve uluslararası birçok festivalde gösterildi. 2007 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Projesi (UNDP) kapsamında düzenlenen bir yarışmada filmcilik üzerine eğitim aldı ve “hayatın illüzyonlardan oluştuğu” savını yaratarak yazıp çektiği Mutlu Son (Happy End) kısa filmiyle, yarışan birçok Türk ve Rum kısa filmi arasından “En İyi Kurmaca Kısa Film” ödülünü kazandı. 2008 senesinde İstanbul’a yerleşen Buğra Gülsoy, oyunculuk yapmaya devam ederken kurucularından biri olduğu “GET” oluşumu bünyesinde ilk tiyatro oyunu Pragma’yı hem yazdı hem de yönetti. Pragma’dan sonra yazdığı ikinci tiyatro oyunu Dip de ise bu kez suçu “cahillikten doğan acımasız önyargılar” adı altında topladı. Ardından Serhat Teoman ve Emre Erkan’la birlikte oyunun senaryosunu yazdı ve Serhat Teoman’la birlikte Mahalle filminin yönetmenliğini yaptı. Yazdığı –henüz sahnelenmeye başlamayan– bir sonraki oyunu ise Inferno. Buğra Gülsoy oyunculuğa devam etmenin yanı sıra uzun metraj film senaryoları ve kısa öyküler yazmaya devam etmektedir. Yazdığı ilk romanı Birinci Kıyamet: Güneşin Battığı Yer’dir. Arka Kapak Yazısı Buğra Gülsoy, bir ilk romandan beklenmeyecek bir kurgu ustalığı ve işlek bir dille okurlarına ilginç bir hikâye anlatıyor. Okurların sayfalar akıp giderken alacağı edebiyat tadını tahmin edebiliyorum. ZÜLFÜ LİVANELİ “Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer, sular çekildikçe de karıncalar balıkları. Her şeye karar veren suyun akışıdır Sabri, bunu unutma,” demişti Tevfik Öğretmen. Genç olmamın vermiş olduğu bilgisizliği kibirlerimin ardına saklamıştım: “Her türlü biri diğerini yiyecek, ne anlamı var ki?” Gözleri üzerine oturan tebessüm sorduğum soruya değil, kendi cevabına aitti: “O zaman sen de suya girme”. Suya girmemek mi? Bir korkak olarak mı yaşamam gerektiğini söylüyordu bana? Bu satırları yazarken ne demek istediğini biliyorum şimdi. Ama her şey için çok geç artık. Nereden bilebilirdim ki; kendi zamanımda yaktığım bir kibritin benden sonraki zamanları kasıp kavuracağını. Bir insanın asla şahit olmaması gereken şeylere tanık olan ben, tüm kıyametlerin nedeni oldum. Bütün zaman benim yüzümden çöktü! Önce dünyaya atıldım, sonra da dünyadan. Güneşin Battığı Yer, 1912 Oyuncu ve yönetmen olarak tanıdığımız Buğra Gülsoy, şimdiler de yazar olarak karşımıza çıkıyor. İlk kitabı Birinci Kıyamet (Güneşin Battığı Yer) ile kaleminin ne kadar güçlü olduğunu göstermeyi hedefleyen Gülsoy, tercih ettiği türle de cesaretini konuşturuyor. İnkılap Kitabevi'nden çıkan roman 1 Ekim itibariyle okuyucusuyla buluşuyor. Ünlü oyuncu ilk romanında dünyaca ünlü sporcu Sabri Mahir'in yaşamından ilham alıyor. Okul yıllarından bu yana tarihe büyük ilgi duyan Buğra Gülsoy, Sabri Mahir’in hikayesini 10 sene önce keşfediyor. Genç yazar bu romanın devamı olan İkinci Kıyamet’te Sabri Mahir’in 1970’li yıllardaki hayat hikayesini anlatmayı planlıyor. Gerçek Bir Hikayeden İlham Alınarak Yazıldı Herkes Buğra Gülsoy'u televizyon ve sinema sektöründen tanısa da kendisi yönetmenliğin yanı sıra fotoğrafçılık ve senaristlik gibi alanlarda da başarısını gösteriyor. Sanatın birçok dalında yer almaya çalışıyor ve ilk kitabıyla da yazarlıktaki becerisini gözler önüne seriyor. Edebiyat dünyasına hızlı bir giriş yapan Buğra Gülsoy, yazdığı romanda Sabri Mahir'in hayatından ilham alıyor. Aslında Muhammed Ali'nin belgeselini izledikten sonra boksun tarihini araştırmaya başlıyor. Araştırmalarında yolu Sabri Mahir'in hayatıyla kesişiyor ve ilk romanı Birinci Kıyamet'i yazmaya başlıyor. Sabri Mahir’in yaşamının nerede sona erdiği bilinmiyor. Osmanlı zamanından Cumhuriyet’e kadar ilerleyen hikayesinde önemli bir kişilik olarak tarihe geçiyor. İlk Türk boksör olma unvanına sahip olan Sabri Mahir’in Tevfik Fikret ile arasındaki bağa kadar birçok şey güzel bir kurguyla okuyucuya sunuluyor. Başarılı sporcunun üzerinden evrendeki kötülüğü, ötekileştirilmeyi ve korku gibi unsurları ele alırken, aynı zamanda aşk ve vatan gibi önemli olayları da unutmuyor. Zamanın vefasızlığına değinen yazar, kaçak bir yolcunun öyküsünü anlatıyor. Bütün kıyametlerin sebebi olan bu kaçak, zamanın çökmesini sağlıyor. Osmanlı'dan Fransa'ya, İspanya ve Almanya'ya kadar uzanan bu hikayede tüm umutların tükendiği bir dünya yaratılıyor. - "Şiddetin içinde doğduğunda şiddetin kendisine dönüşürsün büyürken." Kitabın ilham kaynağı olan Sabri Mahir, Galatasaray Lisesi mezunudur. Onun okuduğu dönemde Tevfik Fikret müdür olarak görev yapıyordu. Okulda futbol takımında oynayan Mahir, boksa büyük ilgi duyuyordu. Bir süre sonra yurt dışına kaçtı ve İspanya'da rakibini yendi. Durum böyle olunca ülkede boks yasaklandı. Sonrasında Almanya'da yaşamaya başladı ve bokstaki başarısını burada sonuna kadar gösterdi. Ülkede birçok rakibini yenerek orada kendi gibi boksörler yetiştirmeye başladı. 1900’lü yılların en önemli sporcularından biri olan Sabri Mahir, Buğro Gülsoy'un kitap yazma düşüncesinde büyük rol oynuyor. Kitapta bir kişinin izi sürülse de yolculukta geçen Birinci Kıyamet, tek bir kişiden çok bütün insanlığın kıyametine neden oluyor. Kitap, oldukça geniş bir hikayeyi konu alsa da Buğra Gülsoy’un kullanmış olduğu anlatım dili, öyküyü akıcı hale getiriyor ve okuyucu için de farklı bir kurgu deneyimi yaşatıyor. Buğra Gülsoy, kitabında Edgar Allan Poe’dan da alıntılara yer veriyor. İlham aldığı insanlardan biri olan Allan Poe ile Sabri Mahir’in ortak noktası olarak varoluşlarını sorgulamaları ve dünyaya daha karanlık bir açıdan bakmaları olduğunu söylüyor. Böylelikle ikisinin yolları bir yerde kesişiyor. Bölüm başlarında anlatılacaklar ve başına neler geleceği belirtiliyor. Poe’nun söylemiş olduğu tüm sözler Sabri Mahir’in kendini ifade edemediği ve söylemeye çalıştığı şeyleri oluşturuyor. Usta yazar Zülfü Livaneli, Birinci Kıyamet için şunları dile getiriyor; "Buğra Gülsoy, bir ilk romandan beklenmeyecek bir kurgu ustalığı ve işlek bir dille okurlarına ilginç bir hikaye anlatıyor. Okurların sayfalar akıp giderken alacağı edebiyat tadını tahmin edebiliyorum.”
Dönem içi en ucuz fiyat: 1 Ocak 2022 tarihinde 21.45
Dönem içi en pahalı fiyat: 23 Mart 2024 tarihinde 132
Fiyat Arşivi internetteki fiyatları toplayıp önünüze getirir. Çeşitli satıcılardaki fiyat geçmişlerini görüp en ucuz fiyatları bulmanızı sağlar. Sitede herhangi bir ürün satışı yapılmamaktadır. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz içiniletisim@fiyatarsivi.com